Türk Dil Kurumuna göre birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla aylık bağlanması anlamına gelmektedir[1].
Medeni kanunumuzda nafaka yardım ve bakım nafakası olarak ikiye ayrılmıştır. Yardım nafakası bir kişinin yoksulluğa düşmüş olan altsoy, üstsoy veyahut kardeşlerine vermiş olduğu destek olarak tanımlanabilir. Bakım nafakası ise bir kişinin evlenme ve boşanmanın hukuki sonucu olarak girmiş olduğu yükümlülüktür. Bakım nafakası karşımıza tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası olarak çıkmaktadır. Çalışmamızda kanuni düzenlemeler ve Yargıtay kararları ışığında tedbir nafakası üzerinde durulacaktır.
Türk Medeni Kanun’un 169. maddesinde “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.” hükmü düzenlenmiştir.
Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere hâkim tedbir kararını tarafların talebi üzerine alabileceği kendiliğinden de alabilmektedir. Nitekim yerleşik Yargıtay içtihatları da bu şekilde karşımıza çıkmaktadır. Yargıtay vermiş olduğu bir kararında boşanma davası ile ayrı yaşamaya hak kazanan eş lehine talep olmasa dahi res'en tedbir nafakasına hükmolunmalıdır demektedir[2].
Eski medeni kanunumuzda evlilik birliğinin yükümlülüklerinden biri olan ailenin bakım ve geçim yükümlülüğü sadece erkeğe bırakılmış ve erkek evin yükümlülüklerini tek başına karşılamak zorunda kalmıştır. Ancak yeni medeni kanunu ile bu yükümlülük tek başına erkeğin olması hali değiştirilerek karı ile kocanın ortak yükümlülüğü haline getirilmiştir.
Yeni Türk Medeni Kanun’a göre taraflar arasında boşanma veya ayrılık davası devam ederken eşlerden biri geçinmekte zorlanan eşe hakimin belirleyeceği miktarda nafaka ödeyerek katkı sağlamak zorundadır. Bu nafaka türü karşımıza tedbir nafakası olarak çıkmaktadır.
Tedbir nafakasına hükmedilirken tarafların kusur durumu dikkate alınmaz. Mahkeme kararı verirken tarafların sosyal ekonomik durumlarının araştırılmasını kolluktan talep eder. Araştırma raporunun dosyaya gelmesiyle birlikte hâkim herhangi bir talebe gerek olmaksızın re’sen tedbir nafakasına hükmedecektir. Verilecek olan bu karar boşanma ya da ayrılık davasının açıldığı tarihten itibaren hüküm doğuracaktır.
Takdir olunacak tedbir nafakasının miktarı ise kanun koyucu tarafından hâkimin takdir yetkisine bırakılmıştır. Hâkim Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.” hükmü gereğince karar verecektir.
Tedbir nafakası Türk parası olarak hükmedileceği gibi tarafların anlaşması halinde yabancı para olarak da belirlenebilecektir. Ülkede ekonomik koşulların değişmesi veyahut tarafların ekonomik koşullarında değişiklikler meydana gelmesi halinde hâkim Türk Medeni Kanunu’nun 200. Maddesi gereğince nafaka miktarında değişikliğe gidebilecektir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki 18 yaşından küçük olan bir çocuğun ergin duruma gelmesi halinde tedbir nafakası ortadan kalkacaktır. Bu durumda çocuk için ancak şartları taşıyorsa yardım nafakasına hükmedilecektir[3].
6284 sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine İlişkin Kanun’un 18. maddesi “(1) Bu Kanun hükümlerine göre nafakaya karar verilmesi hâlinde, kararın bir örneği, resen nafaka alacaklısının veya borçlusunun yerleşim yeri icra müdürlüğüne gönderilir. (2) Nafaka ödemekle yükümlü kılınan kişinin Sosyal Güvenlik Kurumu ile bağlantısı olması durumunda, korunan kişinin başvurusu aranmaksızın nafaka, ilgilinin aylık, maaş ya da ücretinden icra müdürlüğü tarafından tahsil edilir. İcra müdürlüklerinin nafakanın tahsili işlemlerine ilişkin posta giderleri Cumhuriyet başsavcılığının suçüstü ödeneğinden karşılanır.” şeklindedir. Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere kanun koyucu şiddet mağdurlarını korumaya yönelik nafakaya karar verileceğini ifade etmiştir. Buna göre şiddet mağdurunun talebi üzerine hâkim tedbir nafakasına karar vererek kararın bir örneğini şiddet mağduru olan alacaklının veya borçlunun yerleşim yeri icra dairesine göndermektedir. İcra müdürlüğü tarafından herhangi bir talep aranmaksızın borçluya ait SGK sorgulamaları yapılarak aylık, maaş ya da ücretinden şiddet mağduruna nafaka miktarı ödenmektedir. İcra müdürlüğü tarafından yapılmış olan masraflara ise Cumhuriyet başsavcılığının suçüstü ödeneğinden karşılanmaktadır.
Kanun koyucu tarafından belirlenen tedbir nafakası hallerinden biri de tarafların evlilik birliği devam ederken talep edebileceği durumdur. Bu nafaka türünün uygulanması için taraflardan birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemiş olması gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 195. maddesinde “Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi hâlinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.” hükmü amirdir. Kanun hükmünde de anlaşılacağı üzere tarafların talebi ile hâkim evlilik birliğinin yükümlülüklerin yerine getirilmesi için müdahalede bulunabilecektir. Hâkim uyarı, uzlaştırma, uzman yardımı gibi uygulamaları gerçekleştirmesine karşın sonuç alamazsa kanunda ifade edilen tedbirleri alabilecektir. Bu tedbirlerden biri de tedbir nafakasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 196. maddesindeki “Eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal katkıyı belirler.” hükme dayanarak bu parasal katkıyı belirleyecektir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki eşlerden birinin ev işlerini yapması ve çocuklara bakması gibi hususlar katkı miktarının belirlenmesinde dikkate alınacaktır. Mahkeme bu katkıyı belirlerken taraflardan birinin talebi üzerine geriye dönük bir yıl içinde karar verebilecektir.
Üzerinde durulması gereken bir diğer husus da Türk Medeni Kanunu’nun 197. maddesinde düzenleme alanı bulan birlikte yaşamaya ara verilmesi halidir. Bilindiği üzere boşanma ve ayrılık davalarında tedbir nafakasına hükmedilmesi için tarafların kusurlu olması gerekmemektedir. Taraflardan birinin ihtiyaç sahibi olduğu anlaşıldığı takdirde tedbir nafakasına hükmedilecektir. Ancak Türk Medeni Kanunu’nun 197. maddesinde düzenlenen birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde tedbir nafakasına hükmedilmesi için taraflardan birinin birlikte yaşamaya ara verilmesinin haklı bir sebebe dayandığını kanıtlamak zorundadır. Ancak önemle belirtmek gerekir ki Türk Medeni Kanunu’nun 329. Maddesi gereğince müşterek çocuk için taraflardan biri nafaka talepli dava açabilecektir.
Av. Turgut Özal Tekpınar*
*Avukat , İstanbul Barosu, Uludağ Üniversitesi Kamu Hukuku Yüksek Lisans.
[1] www.tdk.gov.tr. (13.09.2023).
[2] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 31.03.2003 Tarih 2003/1157 E. 2003/4467 K. Sayılı Kararı. www.sinerji.com.tr. (13.09.2023).
[3] Doğan İzzet, “Türk Medeni Kanunu’nun Düzenlemelerine Göre Tedbir, Yoksulluk Ve İştirak Nafakası”, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, c:35 s:1 , 2015, s.66.